Kilo vermek istiyorsunuz diyelim. İlk önce ne yaparsınız? Google’a mı danışırsınız? Ya da Instagram’daki fenomenler neler yapıyor diye mi bakarsınız? Yoksa komşunuzun ya da arkadaşınızın uyguladığı diyete mi başlarsınız? Siz kesinlikle böyle yapıyorsunuz demiyorum fakat günümüzde birçok insan bu yöntemlere başvuruyor. Bu işin eğitimini almış insanlara söz hakkı nedense hep en son noktada düşüyor. Mesela bana da Instagram üzerinden diyet, kilo verme, kalori hesabı gibi konularda çok fazla soru geliyor. Benim uzmanlık alanıma girmediği için cevap vermeyi kendimde hak görmüyorum. Sizlerden gelen sorular fazlalaşınca bende işin uzmanı bir arkadaş ile konuşmak istedim. Bugün ‘Gıda Sohbetleri’ serimizde Diyetisyen Gözde Bolat konuğumuz. Güzel bir sohbet oldu. Umarım sizler de beğenirsiniz. İyi okumalar.

Gözde Hanım merhabalar, öncelikle röportaj davetimi geri çevirmediğiniz için teşekkür ederim. Ben sizi sosyal medyadan takip ediyorum ve tanıyorum fakat tanımayanlar için biraz kendinizden bahseder misiniz?

Merhabalar. Davet ettiğiniz için ben teşekkür ederim 🙂 Ben 1992 yılında İskenderun’da doğup, orada büyüyen ve yine şu an İskenderun’da hizmet veren bir diyetisyenim. Hacettepe Üniversitesi Hemşirelik fakültesini, diyetisyen olma hayaliyle 2.sınıfta bırakmıştım. Ardından sınava girip Kırıkkale Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümünü kazandım ve oradan mezun oldum. 3 senedir kendi ofisimde hizmet veriyorum. Online olarak sadece Türkiye değil, Almanya, Avusturya, Azerbaycan ve daha birçok ülkeden de danışanlarım mevcut. Bu mesleği yaptığım içinde çok mutluyum  🙂

Aslında size sormak istediğim birçok soru var. Hangisinden nasıl başlasam bilemiyorum. Soruları hazırlamadan önce de ay onu mu sorsam bunu mu sorsam diye ikilemde kaldığım çok oldu. Sanırım diyet nedir gibi bir soru ile başlamak istiyorum. Yani illaki aç mı kalmak gerekiyor? Yoksa belli başlı gıdalardan tamamen uzak mı kalmak lazım?

Bununla ilgili güzel bir postumda var 🙂 Diyet kelimesi korkutucu geliyor çünkü bu zamana kadar yanlış anlaşıldı hep. Diyetin anlamına aslında beslenme düzeni diyebiliriz. Yani diyet yapıyorum değil, beslenmemi düzeltiyorum dersek aslında daha az stres yaşarız. Diyete başladığımızda, amaç kilo vermek ise doğal olarak kalori kısıtlaması yapıyoruz. Bu kalori kısıtlaması aç kalmak değil çünkü çok kısıtlamıyoruz zaten, kısıtlamamalıyız da! Bunu kişinin yaşına, boyuna, kilosuna, önceki beslenme alışkanlıklarına ve fiziksel aktivitesine bakarak biz diyetisyenler hesaplıyoruz ve ona göre listeyi yazıyoruz. O liste de kişiye uygun ve onu aç bırakmayacak şekilde oluyor. Yani eğer kişi kendisini çok aç hissediyorsa muhtemelen çok kısıtlı bir listesi vardır. Aç kalmaktan ziyade açlık, tokluk sinyallerimizi dinlemek bizim için daha faydalı olacaktır.

Belli başlı gıdalardan uzak durmak ise bir bakıma doğru olabilir çünkü diyette sürekli asitli/alkollü içecekler içip, çikolata cips yenilirse haliyle kilo verimi gözlemlenemez. Bir müddetliğine yani kilo verme döneminden kilo koruma dönemine kadar bazı besinlerin tüketim sıklığını azaltmak mantıklı olacaktır. Ama tamamen hayatınızdan çıkarın demiyorum elbette. Sadece sıklığı biraz azaltarak kilo verim sürecine destek vermemiz gerekiyor. Koruma dönemine geçince ise yine diyetisyen kontrolünde sıklıklara uyarak o besinler tüketilebilir.

Soru: Diyet yapanlar için klasikleşmiş bir tabir vardır: pazartesi başladım, salı günü bitti. Sizce bu süreçte sürdürebilirlik neden yok acaba?

Aslında bunun 3 cevabı var.

Birincisi: bir önceki sorudan yola çıkarak cevaplarsak eğer, kişinin kendini aç bırakmasından kaynaklanıyor. Şöyle bir örnek vereyim. Ben bu bölümü okurken henüz hiçbir şey bilmiyorken ev arkadaşımla diyet yapalım dedik. O gün sabah kahvaltı yapmadık, öğlen sadece salata yedik, saat 16’ya doğru şekerimiz çok düştü ve ne yesek diye düşünmeye başladık en son saat 20.00 gibi elimizde yarım somun ekmekten bir tost vardı 🙂 Çünkü normal beslenmemizin çok çok altında bir kalori aldık. Buda bizi diyetten hemen bıktırdı ve bıraktırdı.

İkinci bir sebep ise sabırsızlık. Yine yukarıdaki arkadaşımla olan örnekten yola çıkarsak, oradaki amacımız, 1 haftada 3-5 kg verip sonra rahat rahat yemek yemekti. Çünkü sabırsızdık. Ama eğer biz beslenmemize dikkat edeceğiz deseydik, 1 ayda 2-3 kg versek bile bize yeter deseydik kendimizi bu kadar kısıtlamayacaktık ve aynı gün bırakmayacaktık.

Üçüncü sebep ise çevre. Maalesef Türk toplumunun böyle bir sıkıntısı var. Misafirliğe gidilince ‘vallahi olmaz yiyeceksin, yemezsen ölümü gör’ tarzı fazla duygusallık içiren ve zorlayıcı cümleler kullanılıyor ve karşıdaki fazla tüketime maruz bırakılıyor. Aynı şekilde birlikte yaşadığımız ailemiz evdeyken sürekli bir şeyler yiyorsa, akşam yemek sonrası güzel bir meyve tabağı hazırlıyorsa, evde sürekli tatlılar, pastalar, börekler oluyorsa doğal olarak nefsimize hâkim olmak çok zorlaşıyor ve kaçamaklar çok fazla oluyor. Bu da yine diyeti yapamıyorum deyip hemen bırakmaya sebep oluyor.

sağlıklı beslenme düzeni

‘Gezmek de diyet olmaz’ bu söz de çok söylenir. Benim eşimde sık sık diyete başlayıp devam ettiremeyenlerden. Onda ve daha birkaç kişi de gözlemlediğim bir şeyi sormak istiyorum. İlk günlerde hızlı bir şekilde kilo verirken sonraki günlerde bu süreç daha yavaş ilerliyor. Bu her zaman böyle midir? Ya da bu durum neden kaynaklanıyor? 

Bu durumun çok basit bir açıklaması var. Karbonhidratlar. Karbonhidratları sünger gibi düşünün. Yani vücutta su tutarlar. Adeta emerler hatta. Bizde diyet listelerinde karbonhidratı kısıtlayınca, doğal olarak o suda hızlı bir şekilde vücuttan gider. Yani şu çok duyduğumuz ödem atma olayı gerçekleşir. Diğer haftalar atacak su çok az olduğu için aslında normal kilo veriş hızına döneriz. Bizlerde onu kilo gidişi yavaşladı sanıyoruz. Aslında yavaşlamadı. Sadece başta ödem attığımız için çok kilo verdik. O yüzden mesela ilk hafta 2-3 kg gidebilir ama diğer haftalar 1-1,5 arasında gitmesi önerilen kilo verim hızıdır.

Gözde Hanım, şimdi diyete başladık. Sürdürebilirliği de sağladık. Ama oldu ya insanız kaçamak yaptık. Sonrasında beslenme düzenimiz nasıl olmalıdır? Yani toparlamak adına ne yapmalı?

Kaçamak kadar doğal bir şey yok. Aslında adına kaçamakta demek istemiyorum sanki yapılması yasak olan bir şeyi yapmış da suç işlemiş gibi oluyor çünkü. Diyet uzun bir süreç ve bu süreçte tabi ki sevilen yiyecekler de yenilecek. Bunların sıklığı önemli. 1 gün mesela istediğiniz bol yağlı ve kalorili bir yemeği yediniz. Diyetiniz bozuldu mu? Hayır bozulmadı. Diğer gün sebze yemeği yersiniz, gerekirse 1 dilim ekmeğinizi azaltırsınız olur biter. Veya canınız tatlı çekti ve yediniz. Afiyet olsun derim. Diğer hafta yemeyin, 2 hafta sonraya diğer tatlı hakkınızı kullanın derim. Bu şekilde sıklığı ayarlamak önemli. Eğer çok kaçamak oluyorsa orada kişiyle konuşup sebeplerini öğrenmek ve problemleri çözmemiz gerekir. Ama haftada 1-2 kaçamağa zaten müsaade ediyoruz. Çünkü dengeleme işiyle toparlanabilir. Ayrıca diğer gün bol su içip, birazda yürüyüş yaptık mı tamamdır.

Şimdi size son dönemlerde meşhur olan bir şeyi sormak istiyorum. Detoks yapmak ya da tek tip beslenmek doğru mudur? Ya da ne kadar doğrudur? Tek tip beslenmeden kastettiğim şey yumurta diyeti ya da kabak diyeti falan.

Tabi ki de doğru değil. Şöyle düşünün Allah biz insanlara bir sürü nimet yollamış. Boşuna mı? Tabi ki değil. İçlerinde insan vücudunun tüm ihtiyaçları var. Vitaminler, mineraller, antioksidanlar… O zaman neden sadece tek bir besin alıp bu güzel vücudu o gerekli besin ögelerinden mahrum bırakalım? Vücut buna elbetteki tepki gösterecek. Uzun süre yapılırsa bir hastalık olarak tepki gösterecek veya kısa süreli yapılırsa, tekrar kilo alma ile tepki gösterecek. Aslında detoksla vücudu kandırmaya çalışıyoruz ama o bizden zeki. Ona verdiğimiz her zararı bir şekilde bizden çıkarıyor. Detoksun kelime anlamı zaten toksinleri atmak demek. Toksinleri karaciğer toplar ve o şekilde boşaltım/sindirim sistemimizden atarız. Yani detoksu karaciğer yapar. Benim kullandığım detoks kelimesi, danışanlarıma da hep bunu söylerim, dirençli kiloda eğer çok takıldıysak, o kiloyu kırmak için yaptırdığım 2 günlük normalden farklı listelerdir. Onun dışında detoks listesi diye bir şey yoktur. Üzgünüm.

Bu duruma üzülecek birçok kişi olacaktır diye tahmin ediyorum. Gözde Hanım karbonhidratlardan bahsedelim istiyorum biraz. Karbonhidratlar çok uzun yıllardır bizim hayatımızda ve beslenmemizde sıkça yer verdiğimiz bir besin grubu. Bahsedildiği kadar zararlı mı? Ya da beslenmemizdeki gerçek suçlu ekmek mi?

Karbonhidratlara suçun atılmasının sebebi, insülini salgılatıp, yağ depolatması aslında. Aldığımız karbonhidratın miktarı ve çeşidi önemli. Yani çok karbonhidratlı besleniyorsak, sabah kahvaltıda simit poğaçalar, öğlen- akşam pilav makarnalar, aralarda bir sürü meyve, çikolata, kek vs. yeniliyorsa suçlu karbonhidrat oluyor doğal olarak. Çünkü kan şekerimiz yükseliyor, yükselince vücut insülin salgılıyor. İnsülinde gelip bu kandaki şekerleri tutup eğer çok fazlalarsa yağ şeklinde depolatıyor ve kilo almış oluyoruz. Ama sabah normal bir kahvaltı yanında 1-2 dilim ekmek, öğlen bir protein grubu akşam sebze yanına birkaç kaşık pilav ile günü bitirsek, insülin kanda çok fazla şeker bulamayacağı için, yağ depolanması da çok olmayacak. Ayrıca yukarıda da bahsettiğim gibi, sünger görevi gördüğünden, vücutta fazla su tutulumuna sebep oluyor. O da bizim tartıda daha fazla çıkmamıza sebep oluyor. O yüzden karbonhidrat miktarına dikkat etmeliyiz.

Ama şunu da söylemeliyim, tamamen karbonhidratsız beslenmekte vücutta vitamin mineral eksikliğine yol açar. O yüzden ekmeği kestim kilo verdim kafasından çıkıp, ekmeğin miktarını azalttım artık böyle devam edebilirim kafasına girsek çok daha iyi olur 🙂

zayıflama yöntemleri

Karbonhidratlardan bahsedip de tatlıdan konuşmamak olmaz diye düşünüyorum. Tatlı konusu ne yapalım Gözde Hanım 😊

Tatlı çok güzel bir şey J Özellikle kadınların reglden önce çok canları çeker ve bende o zamanlarda bir porsiyon istediğiniz bir tatlıdan yiyebilirsiniz derim. Tatlılar elbetteki çok basit şeker içeriyor. Bu yüzden yerken gerçekten dikkatli olmalıyız. Bana göre 2 haftada 1 kez 1 porsiyon istenilen bir tatlı yense yeterlidir. Tabi evinde her gün tatlı yiyen kişiler de var, biliyorum. Onlara da önerim haftada 1’e düşürmeleri. Tatlının yerine konulacak fit tarifler vs. pek sevmiyorum açıkçası o yüzden onları önermeyeceğim. Mesela künefe varken gidip hurma özütüyle tatlandırılmış yulaf unlu kurabiye yemeyi istemem ben. O yüzden 2 haftada 1 kez olsun ama tam olsun J

Sizin oralarda künefe meşhur tabii 😊 Sorularımı bitirmeden önce sizin de düşüncenizi merak ettiğim bir konu var. Biliyorsunuz ki sosyal medya ve internetin bu kadar yaygın kullanılır hale gelmesiyle bilgi kirliliği de arttı. Bu konudan birçok meslek grubu şikayetçi maalesef. Gıda, sağlık, beslenme en çok etkilenenler arasında sanırım. Siz bu konu hakkında ne söylemek istersiniz?

Bu yara hepimizin yarası. Dediğiniz gibi gıda ve beslenme konularında neler neler duyuyoruz her gün. Bunların önüne geçmek maalesef artık imkânsız hale geldi. O yüzden o kirliliği yaratanlarla savaşmaktansa, o bilgileri okuyan insanları bilinçlendirmek temel amacımız olmalı. Çünkü diğer türlü kazanabilmek çok zor. İnsanlara, bir bilgiyi öğrenince onu direk kabullenmek yerine kaynağı var mı diye sorgulamaları gerektiğini, gerekirse kaynağını bulup direk oradan okumalarını öğretmeliyiz. Veya sadece çok güvendikleri kişileri, gerçekten o işin eğitimini almış kişileri takip etmelerini önermeliyiz.

Gözde Hanım, sorularıma yanıt verdiğiniz için size çok teşekkür ediyorum. Son olarak eklemek istediğiniz bir şeyler var mı?

Ben teşekkür ederim. Her gün anlatmaya çalıştığım şeyleri burada topluca anlatabilme imkânı sundunuz. Umarım birilerinin doğruları fark etmesine yardımcı olmuş olurum. 1 kişi bile olsa bu bizim karımızdır. Beslenme bir bilimdir ve bizler bilimin ışığında doğru bilgileri insanlarla buluşturmak ve onların sağlıklarını korumak için buradayız. Umarım daha farkındalıklı bir toplum olma yolunda hızlı bir şekilde yol alırız 🙂 Sağlıklı günler herkese.

Yazar Hakkında

Selinay LAÇİNDAĞ

Merhabalar, ben Selinay LAÇİNDAĞ. Pamukkale Üniversitesi Gıda Mühendisliği bölümünden mezun oldum. Mezun olduktan sonra iki ayrı süt firmasının üretim bölümünde görev aldım. Sonrasında ise süt sektörüne yönelik starter kültür, antibiyotik test kitleri ithal eden Laktis Gıda'da çalıştım. Gıda Notları sitesiyle birlikte blog yazarlığına başladım ve şu an burasıyla birlikte Özel Beslenme, Flavus gibi birçok firmanın blogunda yazılar yazıyorum. Blog yazarlığına başlamamdaki amaç bilinçli bir tüketici kitlesi oluşturmaya yardım etmekti. Hala bu amaç doğrultusunda yazıyorum. Umarım herkese faydalı olur.

Tüm İçerikleri Görüntüle